YAHUDİLİKTE TEMEL KAVRAMLAR > İslâm ve Yahudiler {4}

Sara YANAROCAK1480 yılında yayımlanan bir bildiriye göre Almanya`nın Passau ve Bavaria kasabalarında Yahudiler`in kilise kutsallarına karşı yaptıkları oniki günah ve tecavüz resimlenerek suç bildirisi olarak her yere asılmıştı

Kavram
9 Ocak 2008 Çarşamba

Yusuf BESALEL

Hıristyan ve Yahudiler arasındaki entellektüel dostluklar genellikle Kutsal Kitap üzerinde polemiklerle sonuçlanmıştır. Fakat Müslümanlar’la u tür çatışmalar yaşanmamıştır. Arapça 10’uncu yüzyıla kadar her iki gurubun ortak dilidir. Onikinici yüzyılın ünlü Avrupa seyyahlarından Tudelalı Benjamin, Babil sürgün peygamber Yehezkel’in türbesini hem Yahudiler’in hem Müslümanlar’ın ziyaret ettiğini bildirir. Müslümanlar, Mişna döneminin bilgesi Rabbi Meir’in bile türbesini ziyaret ederlerdi...
Öte yandan Tevrat’ın tahrif edildiği hakkındaki İslâmî görüşü Musevilik kesinlikle kabul etmez. Ribi Moşe Ben Maymon (Rambam)’ın 13 İman İlkesi’nin 8’incisinde: “Elimizde olan Tora, Tanrı tarafından Hz. Musa’ya verildiğinin aynıdır.” Denilmektedir. Ayrıca yüzyıllar boyu, Yahudi yazıcılar (Sofer) Sefer Toraları (Tora Tomarlarını) birçok kurala sadık kalarak yazmışlardır. O kadar ki içinde hata bulunmuş olan bir Sefer-Tora kuıllanılamaz. Ya 30 gün içinde düzeltilmeli, ya da gömülmelidir... ayrıca Hıristiyan din araştırmacıları da Eski Ahit olarak tarif ettikleri Tevrat’ın değiştirildiği savına katılmamakta ve bunun bilimsel kanıtını talep etmektedirler. Bu konuda Kutsal Kitaplar’dan alınan ifadelerle yapılacak tartışmalar, bu yazının boyutunu aşmaktadır... bu tür polemiklere Ortaçağ’dan beri rastlanmaktadır. Örneğin Saadya Gaon. Tevrat’ın ebediliği için Kutsal Kitap metinlerini gösterir ve Tevrat’ın değişeceğine dair savunuları tartışır ve reddeder. Meymun’da Saadya ile aynı çizgide şunu ileri sürer: “Tanrı, bütün kutsamalarının İsmail bir beklenti olmak üzere sadece İshak’ın soyu için olduğunu İbrahim’e açıklar.” Keza 13. yüzyıl Rabisi Barcelonalı Samuel İbn Adret (Raşba)te, İslâmi tahrif öğretisini reddeden bir eser yazmıştır.
Hıristiyanlık’ta Yahudiler’e büyük zulüm uygulanmıştır. Haçlı Seferleri zamanında başlayan geniş ölçekli katliamlar herkesin malûmudur. Hıristyan çocukları öldürmekle iftiraya uğrayan Yahudiler’e işkence edildi. Yahudiler pekçok durumda idam edildi. Yahudiler, kentlerden ve kırlıklardan sürüldüler. Halbuki İslâm’daki Yahudi karşıtı davranışlar, Yahudiler’e karşı değil zımmilere karşıydı. Antisemitizm, genel ve yaygın olmaktan ziyade yerel ve münferitti. Hıristyan zulmünden İslâm topraklarına göçler vardır. En kitleseli 1492’de İspanya’dan kovulan Yahudiler’le ilgilidir. Bunların büyük bir kısmı, Osmanlı İmparatorluğu’na sığınmışlar ve 17. yüzyıldaki gerileme dönemine dek Osmanlı ticaret ve sanayiine büyük katkıda bulunmuşlardır. 1454’te daha Osmanlı ülkesine göç olmadan İstanbullu bir Yahudi, Ren’li kardeşlerine şöyle yazıyordu: “Sizler için Müslümanlık altında yaşamak, Hıristayanlık altında yaşamaktan daha iyi değil midir? Burada her insan üzümün ve incir ağacının altında barış içinde oturabilir.” Türkler, Hıristyanlar’ın kendilerine karşı düşmanlıklarını bilerek Yahudiler’e güven duymuşlar ve onları çeşitli devlet görevlerine getirmişlerdir, ayrıca gayrimüslimleri eritmek ve din değiştirmek politikası uygulanmamıştır. Özellikle 19. yüzyılda Hıristyanlar’ın Osmanlı İmparatorluğu’nda çıkarttıkları “kan iftiraları”na maruz kalan Yahudiler, Hıristyan ülkelerinde olduğu gibi yüzyıllarca getolara kapatılmamışlar. Gayrimüslimlere devlet görevlerinde ve askerlikte eşitlik, Tanzimat döneminde (1839񮔤) gerçekleşmiştir.
İsrailli düşünür Yeşayau Liebowitz, Yahudilik ve İslâm’ın sanıldığından çok daha yakın olduğunu savunur ve Şoa (soykırım) felaketi nedeniyle, Hıristiyanlık alemini suçlu bulur. Esasen İsrail Devleti’nin kurulması ile ilgili faaliyetlerle beraber, Yahudiler ve Arap ülkeleri arasında başlayan gerginlikler dönemine kadar İslâm dünyasında Yahudi karşıtı tutumlara pek tesadüf edilmemiştir.

 Kaynakça: "Yahudilik
Ansiklopedisi", Cilt I, II, III
Yusuf Besalel